Kendi yalnızlığında mutluluğu bulabilmen için, çokça kalabalıkta, yanlış insanların arasına karışman gerekiyor bazen.
Yanındayken vatanındaymış gibi hissettiklerinden gurbetçi muamelesi görmek en kötüsü. Giderken yanında tüm gerçek sandığı duyguları beraberinde sırtlanması cabası.
Bazıları için odadaki örümcek gibisindir. Evet evet bildiğimiz örümcek. Odalarına ağ yapar, kendi yuvanda olduğunu hissedersin ama sen büyüdükçe, onların korkuları da büyür. Ve kaçınılmaz son gelir. Kendini en güvende hissettiğin anda peçeteye alır ve atarlar seni. Aslında ne ses çıkarmış, ne de zarar vermişsindir onlara. Hatta minik böcekleri yok edip iyiliğin bile dokunmuştur ama yine de korkarlar senden. Seni kendi konfor alanları uğruna yok ederler. Bilirsin, onların zararları, örümcekten de fazladır insanlara, ama artık çok geçtir.
Ama şimdi dönüp bakıyorum da, gerçek ve samimi olduğunu sandığım tüm yanılsama ve yansımalar aslında kim "olmamam" gerektiğini göstermiş bana. İşte bu sebepten geçmiş hatıralarım ve yanlışlarımla barışmayı öğrendim. Onlar her yerdeler ve hep olacaklar. Yüzümdeki çizgiler gibiler ve onlardan nefret etmiyorum. Yaşanmamış gibi davranmak, bugünlere dimdik gelebilen kendime yapacağım en büyük haksızlık olur.
Çocukluğumuzdaki gibi değil. Düştüğünde oluşan yaraları annen öpünce geçmiyor artık. Zaten o yaraları aldığında, annen dahil kimseye göstermediğinde başlıyor hayat. Büyüyorsun. Artık doktor da sensin, derman da. Kabuk bağlayan, kimsenin bilmediği o yarayı tekrar kanatmamak sadece senin elinde. Yine de yaparım dersen çok iyi bilirsin ki, izi kalır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder