14 Ekim 2015 Çarşamba

Mutlu Olmak İçin


  • En az bir dil öğren, senden farklı lisanda konuşan insanlarla iletişim kur. 
  • Hayallerini beton yapılar üzerine kurma, unutma, gökyüzü, deniz, okyanus, yağmur damlaları ve yıldızların sahibi yok.  Onlar senin.  Mutlu olmadığında doğaya sığın.
  • Büyü ama yetişkin olduğunda çocukluğunu unutma.  İçindeki çocukla iletişimini asla koparma.
  • Dibe vuran insanlarla dost ol.  Dünyayı kocaman bir deniz olarak gör ve dibe vurmuş insanların senden daha güçlü olduklarını düşün.  Denizin en derinine inebilenler, nefesini senden daha fazla tutabiliyor demektir.  Ve belki bi gün sen de nefesini tutmak zorunda kalabilirsin.  Buna her daim hazırlıklı ol.
  • Sirklere, hayvanat bahçelerine ve yunus parklarına gitme.  Her şey ait olduğu yerde güzeldir.  Ve  sirklerde olduğu gibi, hayatının hiçbir döneminde senin eğlencen ve keyfin uğruna başkalarının acı çekmesine vesile olma.
  • Hayal gücünü elinden almalarına izin verme.  Hep düşle, daima düşle.  Gülme sesleri gelebilir sen düşlerken, işte o zaman tıka kulaklarını.  Duyma sana gülenleri.  Ama bunun yanı sıra, seninle gülebilenleri baştacın yap.  İşte onlar zor bulunuyor.
  • Geleneksel kalıpların dışına çık arada sırada.  Kimliğini yaşa, sana dayatmalarda bulunmaya çalışanlar olacak, onlara asla izin verme.   


  • Hikayesini tam anlamıyla bilmediğin kişileri asla yargılama.  Unutma her hikayede en az iki taraf vardır.
  • Gözlerini kapattığında kendi dünyanı yarat, kalbinle bak.  Kalbini dinle.  Seni mutlu eden tüm o anları hafızana kazı.  Anılarını dijital ortama değil, beynine depola.  Görmeden, bakmana gerek kalmadan hatırlayabildiğin anıların en değerlilerin oluyor…
  • Gülmek için sebep arama, yarat.  Sen, birinin kahkahasının kahramanı ol.
  • “Resmen çocuk gibisin” diyenlere teşekkür et.  Sonra şaşkın bakışlarının tadını çıkar.
  • En az bir hayvanı evcilleştir.  Onunla bağ kur.  Hayvanları seven arkadaşların olsun.
  • Asla arkadaşlarına zaman ayırmayı unutma.  Kim bilir belki hiç ummadığın birinin hikayesinde yer alırsın.  Ve belki o hikayenin kahramanı olursun.
  • Çok güzelsin.  Ve çevrendeki herkes çok güzel ve eşsiz birer parça.  Tanıştığın her insan doğanın bir mucizesidir.  Güzellik kavramının kalıbı yoktur.  Gözünle değil, kalbinle bakarsan göreceksin.
  • Vedalaşmayı bil.  Sevdiğin kimselere ve mekanlara veda etmen gerekecek.  Eğer birinin hayatında yer alacaksan, gözyaşlarını da hesaba katacaksın.  Ve o gün geldiğinde üzülme.  Sevdiğin insanları kalbinde saklamayı başarırsan, hep senin yanında olacaklar. 
  • Kimsenin bilmediği en az bir mekanın olsun.  Bazen kendi kendine kalman gerekecek. 
  • Canlı bir bitkin olsun.  Onu hayatta tutmak için zaman ayır.  Senin için özel olsun.  Senin olsun.
  • Üzgün olmanın da güzellikleri olacak.  Günbatımının keyfine daha iyi varabilirsin yada bir şarkının sözlerinin farkına varabilirsin böyle anlarda. 
  • Binlerce insanla tanışacaksın.  Bazen hayalini bile kuramayacağın insanlarla bağ kuracaksın.  Onların da senin gibi insan olduğunu fark edip şaşıracaksın.  Kimseyi gözünde büyütme.  Kimse için büyü biri olmaya da çalışma.  Evren aslında hepimizi eşit seviyor.  Mutlu insanlar bunun farkına varabilenler sadece.
  • Çocukken, ergenliğinde ve büyüdüğünde “Küçük Prens” kitabını oku.  Her okuduğunda daha da etkileneceksin.

Öyle ya, Küçük Prens'in gezegeninde, her gezende olduğu gibi, faydalı otlar da, zararlı otlar da vardı. Elbette ki faydalı otun tohumu faydalı, zararlı otun tohumu zararlı olur. Ama tohumlar görülmez, toprağın altında uyurlar mışıl mışıl, ta ki günü birinde birinin aklına eser, uyanır. O zaman da gerinir, güneşe doğru incecik, sevimli ve zararsız bir filiz sürer ürkekçe. Bir turp ya da bir gül filiziyse bu, varsın istediği kadar büyüsün. Ama zararlı bir bitkiyse, onu görür görmez koparmak gerekir. Küçük Prens'in gezegeninde korkunç tohumlar da varmış.. Baobabsa öyle bir bitki ki erken davranmazsan, bir daha baş edemezsin onunla. Gezegenini baştan başa sarar, köyleriyle delik deşik eder. Hele gezegen küçük, baobablar da çok olursa, çatlatır gezegeni.
Küçük Prens daha sonra: "Bu, bir kendini disipline etme işidir. İnsan her sabah elini yüzünü yıkadıktan sonra, gezegenine çekidüzen vermelidir. Baobablar filizlenirken gül fidanlarına çok benzerler. Onun için, birini öbüründen ayırt etmez, hiç vakit kaybetmeden baobabları söküp atmayı iş edinmeli. Oldukça sıkıcı bir iş bu, ama çok kolay."

Sen sen ol, baobablarından kurtul.  O zaman sana asla zarar veremezler.


Mutlu olmak aslında bu kadar basit...

Sevgiyle,